Bu Blogda Ara

25 Mart 2011 Cuma

DD Türkiye


Dragon’s Den’i ne zaman izlesem, DD yatırımcılarına mı kızsam, oraya proje götürenlere mi kızsam gerçekten bilemiyorum. Ama benim gibi haftalık televizyon izleme saati oldukça düşük bir insanın bile programı izlediği düşünülürse (sürekli izlemiyorum canım, sadece denk gelirse) programın reyting’i fena olmamalı.
Aslında bu blogun amacı kendi kişisel fikirlerimi topluma yaymak değil. Zaten topluma yaymaya değer orijinallikte fikirler üretecek kıvama bir türlü gelemedim. Ben de isterdim bir Bertrand Russell, bir Aristotales, bir Yunus Emre olayım, en azından iki güzel cümle söyleyeyim de tarihe geçsin (gerçi kendi icadım olan bir cümlem var ama yarı Türkçe yarı İngilizce, komiksi manidar birşey. Arada bir kullanıyorum. Bilahare burada da kullanırım. Neyse…)
DD’ye gelince. Fikir güzel, uygulama kötü. Katılımcıların çoğu kendini objektif olarak değerlendiremiyor, orası kesin (bakınız: Dunning Kruger Etkisi(*)). Ama bu kadar akıllı, birçok yatırımı başarıya ulaşmış, eğitimli 5 kişi nasıl oluyor da bu kadar ukala ve itici oluyorlar gerçekten anlamış değil. (Gerçi o 5 kişi arasında hakkında pozitif düşündüklerim de var, o ayrı).
Her şeyden önce lütfen birileri Dragonları oturuşları konusunda uyarsın. Ya önlerine bir masa koyun, o ayakları görmeyelim ya da iyi bir eğitmenden “vücut dili” dersi aldırın. Ayıptır… Dragonlarımızın hitap tarzları konusunda da azıcık empati yapmaları lazım. Sizi “siz” yapan, karşınızdakini “sen” yapan nedir acaba? İşin azar kısmına girmek dahi manasız, zira hiçbir insan evladının hiçbir insan evladına aşağılayıcı davranmasını doğru bulmuyorum. Azarlayan kişiye kelimenin tam anlamı ile saygımı kaybediyorum, söyledikleri doğru bile olsa söylediklerinin anlamı sıfır oluyor.
Sonuç; Metin Uca’ya geçiş yaptım. (Bazen o da ukala oluyor ama eser miktarda… )
Sempatiksin(iz) Metin Uca :)
* Dunning Kruger etkisi ile ilgili Türkçe bir yazı: http://www.nkfu.com/dunning-kruger-efekti/